‘’Boğaziçi Üniversitesi bana kendimi keşfetme olanakları sundu’’

Foto1: 

Boğaziçi Üniversitesi’nin 2018-2019 akademik yılının başarılı mezunlarından Safa Can Medin Massachusetts Institute of Technology Elektrik Mühendisliği ve Bilgisayar Bilimi Bölümü’nden (Electrical Engineering and Computer Science) kabul aldı.

 

Boğaziçi Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği’ni bölüm birincisi olarak bitiren, aynı zamanda yan dal olarak Ekonomi Bölümü’nü de başarıyla tamamlayan Safa Can Medin, lisans döneminden başlayarak bölümündeki araştırma projelerinin içinde aktif olarak yer alarak öğrencilik yaşamında önemli bir araştırma birikimi elde etti. Medin, önümüzdeki seneden itibaren MIT’de hesaplamalı görüntüleme ve bilgisayarla görme alanlarında çalışacak. Safa Can Medin, dünyaca ünlü bir araştırma üniversitesinden kabul almasında lisans döneminde araştırma projelerine aktif katılım göstermesi ve sosyal ağlarını etkin biçimde kullanmasının etkili olduğunu söylüyor.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Ordu doğumluyum. Lise öğrenimimi Ordu Fen Lisesi’nde tamamladım. 2014 yılında Boğaziçi Üniversitesi’ne Lisans Yerleştirme Sınavı sonuçlarına göre Türkiye birincisi olarak girdim. 5 senelik bir eğitim yolculuğundan sonra bu yıl Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü’nden 3.97 not ortalaması ile mezun oluyorum. Önümüzdeki yıl MIT’de (Massachusetts Institute of Technology) Elektrik Mühendisliği ve Bilgisayar Bilimi Bölümü’nde öğrenimime devam edeceğim.

Mühendislik alanına ilginiz nasıl başladı? Neden bu alanı tercih ettiniz?   

Lise yıllarımda ve öncesinde sayısal alanda daha yetenekli bir öğrenciydim, o yüzden üniversite sınavına hazırlandığım süreçte sayısal alandan devam edeceğimi biliyordum. Açıkçası o zamanlar beni tıp ve mühendislik dışındaki alternatiflere yönlendiren kimse olmadı. Kendimi sağlık sektöründe hiç düşünemediğim için mühendislikten devam etmeye karar verdim. Boğaziçi’ndeki eğitimim öncesinde farklı mühendislik alanları arasında kararsızlıklar yaşadım. Üniversite tanıtım günlerinde hocalarla görüşmelerim sonucunda Elektrik ve Elektronik Mühendisliği okursam birçok alanda çalışma imkânına erişebileceğimi ve özellikle bu alanlarda dünyaya bir şeyler katmak isteyebileceğimi fark ettim. Bölümümü bu şekilde seçtim. 

MIT ile sizi kesiştiren süreç nasıl gelişti?

Açıkçası üniversitenin ilk iki senesinde akademik alanda devam etmek gibi düşüncelerim yoktu. Mezuniyet sonrasında bir şirkette mühendis olarak çalışmaya başlarım, ileride de danışmanlık ya da yöneticilik pozisyonlarında devam ederim diye düşünüyordum. Hatta bu motivasyonla Ekonomi Bölümü ile yan dal programına başladım. Fakat ikinci sınıfa geldiğimde bölüm dersleri fazlasıyla ilgimi çekmeye başladı, böylelikle mühendislik dışındaki alanlarda devam etme düşüncesinden uzaklaştım. Akademide devam etme fikrini bana asıl aşılayan ise üçüncü sınıfta üniversitemizin değişim programıyla Boston Üniversitesi’ne gitmem oldu. Boston, içerisinde MIT ve Harvard Üniversitesi başta olmak üzere birçok araştırma üniversitesi barındıran bir şehir. Bu yüzden şehirde dünyaya bir şeyler katma amacını benimsemiş ve kendini araştırmaya adamış çok sayıda öğrenci ve akademisyen mevcut.

Boston’da geçirdiğim dört ay boyunca bu ortam beni oldukça etkiledi ve ileride buranın bir parçası olup olamayacağımı sorgulamaya başladım. Bu motivasyonla orada dersini almakta olduğum bir hocamla, Doç. Dr. Vivek Goyal, ABD’de doktora yapma fikri üzerinde konuştum. Görüşmemizde bana lisans dönemimde bir akademik araştırma projesinde yer almamı önerdi. Kendisinin araştırma konusu oldukça ilgimi çektiği için 2017 yazında Dr. Goyal’ın araştırma grubunda bir staj ayarladım. O yaz Boston Üniversitesi’nde yapmış olduğum 10 haftalık staj benim için bir dönüm noktası oldu diyebilirim. Oradayken hem akademik bir araştırmanın nasıl yapılacağı konusunda tecrübe kazandım, hem de ABD’deki araştırma ortamını görmüş oldum. Ayrıca üzerinde çalıştığımız projede başarılı sonuçlar aldık ve dünyanın işaret işleme alanındaki en büyük konferansı olan IEEE International Conference on Acoustics, Speech and Signal Processing’te (ICASSP) bir makale çıkardık. Bu makaleyi 2018 yılında Kanada’da düzenlenen konferansta sunduk. Bu konferansta edindiğim tecrübeler ve orada tanıştığım insanlar akademiyi daha yakından tanımamı sağladı ve kariyerime akademik alanda devam etme fikrimi kesinleştirdi.

2018 yazında ise hem önceki araştırma projeme devam etmek, hem de MIT ile ortak bir projede çalışmak üzere tekrar Dr. Goyal’ın süpervizörlüğünde Boston Üniversitesi’ne gittim. Burada önceki projemizi daha da geliştirdik ve sonrasında IEEE’nin (Institute of Electrical and Electronics Engineers) hesaplamalı görüntüleme alanındaki dergisi olan Transactions on Computational Imaging’te bir makale yayınladık. Aynı zamanda o yaz yer aldığım diğer proje sayesinde MIT’den birçok hocayla iletişim kurma şansını yakaladım. Bunun MIT’den almış olduğum kabulün üzerinde büyük bir etkisi olduğunu düşünüyorum.

MIT gibi araştırma üniversitelerinin öğrenciyi değerlendirme ölçütleri neler ?

MIT gibi büyük araştırma üniversitelerinin doktora başvurularında genel olarak ilk bakılan şey öğrencilerin araştırma yapabilme potansiyelidir. Temel olarak aranan şey ise öğrencinin araştırma ortamındaki zorlu şartların üstesinden gelerek başarılı sonuçlar ortaya çıkarabilmesi. O yüzden lisans döneminde bir araştırma projesinde yer almak ve bu projede başarı sağlamak oldukça önemli. Not ortalaması ve özellikle aldığımız referanslar da dikkat edilen şeyler arasında tabi ki fakat araştırma tecrübesinin daha etkili olduğunu düşünüyorum.

Hangi şartlarda MIT’de eğitime devam edeceksiniz, ne gibi imkanlar verildi size?  

Kabul aldığım program yüksek lisans/doktora birleşik programı. Toplam beş sene sürecek. Birinci sınıftan itibaren bir araştırma projesinde çalışmaya başlayacağım. İlk iki sene master dersleri alınıyor. Master dersleri bittikten sonra geri kalan senelerde sadece araştırma yapıp bir doktora tezi yazılıyor. MIT’ye kabulüm dahilinde öğretim ücretinden tamamen muaf olacağım. Ayrıca araştırma asistanlığı yapacağım için MIT tarafından bir gelir de sağlanacak.

Bundan sonraki hedefleriniz neler?

Şimdilik doktora sonrasında araştırma ve geliştirme alanında mühendis olarak çalışmaya devam etmek istiyorum. İleride elbette Türkiye’ye dönmek isterim. Akademisyen olarak devam etmeyi düşünürsem de Boğaziçi Üniversitesi’ne geri dönmeyi tercih ederim.

Boğaziçi’ndeki eğitiminiz sırasında akademik hayatın dışında, sosyal anlamda nasıl tecrübeler edindiniz, üniversite hayatı size neler kattı?

Ordu’dan İstanbul’a 18 yaşında geldim. Benim için İstanbul ilginç bir tecrübeydi. Hazırlık sınavını beklemediğim bir şekilde geçmemle kendimi bir anda bölüm içerisinde bulmuştum. Bölüm arkadaşlarım Türkiye’nin önemli liselerinden gelen başarılı öğrencilerdi. Arkadaşlarımla vakit geçirdikçe küçük bir şehirden gelmiş biri olarak sosyal ve entelektüel anlamda yetersiz olduğumu düşünüyordum. İlk sene Boğaziçi bu anlamda benim için bir mücadele alanı oldu diyebilirim. O sene hem farklarımı kapatmaya hem de ortalamamı iyi tutmaya özen gösteriyordum.  Yine de geriye dönüp baktığımda hayatımın en güzel senesi Boğaziçi’nde geçirdiğim ilk senemdi. O sene çok sayıda kulübe de katılmıştım. Fotoğrafçılık kulübü bende en çok iz bırakan kulüp oldu. Bu kulüpteki faaliyetlerime üç sene boyunca devam ettim, üçüncü senemde ise yönetim kurulunda görev yaptım.

Dünyayı değiştirmek elinizde olsa mühendislik alanını nasıl kullanırdınız? Hangi sorunlara eğilirdiniz?

MIT’de hesaplamalı görüntüleme (computational imaging) ve bilgisayarla görme (computer vision) alanlarında çalışacağım. Hesaplamalı görüntülemedeki temel amaç standart yöntemlerle görüntüleyemediğimiz unsurları, bu unsurlardan elde ettiğimiz verileri algoritmalarla işleyerek dolaylı yoldan görüntüleyebilmek. Event Horizon Telescope tarafından yürütülen ve yakın zamanda gündem olan kara delikleri görüntüleme projesi bu alanın en güzel uygulamalarından bir tanesi. Bilgisayarla görme alanının hedefi ise temel olarak makinelerin görüntüleri anlamlandırabilme becerilerini geliştirerek onlara insan görme sistemi özelliklerini kazandırabilmek. Özellikle son birkaç senede yapay öğrenme ve derin öğrenmenin hızla gelişmesiyle büyük ilerleme kaydeden ve popülerleşen bir alan. Benim hedefim ise araştırmalarımı bu iki disiplin üzerinde yoğunlaştırarak görme ve görüntüleme alanlarındaki çeşitli problemlere çözümler üretebilmek.

Çalışmak istediğiniz görüntüleme alanı üzerine biraz duralım dilerseniz. Ne gibi çalışmalarınız oldu bu alanda?

Boston Üniversitesi’nde 2017 yılında çalışmaya başladığım proje aktif görüntüleme, yani görüntülemek istediğimiz unsurlara ait verileri aktif bir kaynak kullanarak elde ettiğimiz yöntemler üzerineydi. Projenin amacı ise bu yöntemlerdeki kaynak kullanımını en verimli hale getirecek algoritmayı geliştirebilmekti. Boston’daki ilk stajımda kaynak kullanımını oldukça verimli hale getirebilecek bir yöntem geliştirdik ve bunu geçtiğimiz sene bir konferansta sunduk. Geçtiğimiz yaz ise bulduğumuz yöntemin teorik arka planını oluşturarak alternatif iki yöntem daha geliştirdik. Bunları ise Nisan ayında bir dergide yayınlayarak projemizi sonlandırmış olduk.

MIT ile olan ortak projemiz ise görüş hattımız dışındaki (non-line-of-sight) unsurları görüş hattımızdaki diğer unsurlara dayanarak görüntülemeyi amaçlayan bir hesaplamalı görüntüleme projesiydi. Benim ilgilendiğim problem ise görüş hattımız dışında kalan objelerin görebildiğimiz bir boyutlu izdüşümlerinden bu objelerin iki boyutlu bilgilerinin elde edilmesiydi. Bu amaçla sentetik veriler üzerinden bir derin öğrenme modelinin geliştirilmesinde çalıştım. Önümüzdeki sene ise MIT’de bu proje üzerinden devam etmeyi planlıyorum.

Boğaziçi’nde ise geçtiğimiz Ocak ayından itibaren Prof. Dr. Bülent Sankur’la nokta bulutlarıyla temsil edilen üç boyutlu objelerin sınıflandırılması üzerinde çalışıyoruz. Son yıllarda derin öğrenmedeki gelişmeler sayesinde oldukça popülerleşen bir bilgisayarla görme problemi. Projedeki amacımız ise geliştirilmiş derin öğrenme modellerinin performansını iyileştirebilmek. Projemiz henüz sonlanmadığı için ilerleyen zamanlarda da bu projedeki çalışmalarıma devam etmeyi planlıyorum.

Lisans döneminde mutlaka bir araştırma projesine katılın

Kendi deneyimizden yola çıkarak, Boğaziçi’ni tercih edecek adaylara tavsiyeleriniz nelerdir?

Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine sayısız imkân sunan bir okul. Bu imkânlar sayesinde öğrencilerinin kendilerini keşfetmeleri ve hayatlarını çizebilmeleri için mükemmel bir ortam sağlanıyor burada. Fakat sunulan tüm bu imkânlar öğrencilerin eline doğrudan serilmiyor Boğaziçi’nde. Bu imkânlara nasıl ulaşabileceği gösteriliyor ve onlara ulaşabilmek için çabalamak, mücadele etmek gerekiyor. O yüzden adayların Boğaziçi’ndeki hayatları boyunca fırsatların kapılarına gelmesini beklemek yerine bu fırsatları kovalaması ve gerektiğinde gerekli aksiyonları almaları gerekiyor.

İleride akademik kariyer planlayan adaylara ve öğrencilere ise öncelikle lisans dönemlerinde bir araştırma projesine katılmalarını öneriyorum. MIT’de lisans öğrencilerinin mezun olmadan önce bir araştırma projesine katılma oranı %91 mesela. Özellikle akademik kariyere yönelen öğrencilerin çoğunlukta olduğu bölümlerde bizdeki katılım oranlarını yükseltmemiz gerektiğini düşünüyorum. Örneğin, bu motivasyonla Elektrik-Elektronik Mühendisliği Öğrenci Temsilciliği Kurulu tarafından lisans öğrencileri için Bilimsel Araştırmaya Teşvik Programı başlatıldı geçen sene. Bu tarz programların diğer bölümlerimizde de yaygınlaşması akademik kariyer planlayan öğrenciler için oldukça yol gösterici olacaktır. İkinci olarak sosyal ağları genişletmenin (networking) yüksek lisans ve doktora başvurularında oldukça önemli olduğunu bilmeleri gerekiyor. MIT gibi okulların programlarına lisans dönemlerinde harika işler başarmış çok fazla aday başvurmakta. Bu adaylar arasından ön plana çıkabilmek için araştırma alanlarıyla ilgilendiğiniz hocalarla önceden iletişim kurmak, mümkünse onlarla tanışma fırsatlarını değerlendirmek gerekiyor.

Değişim programıyla Boston’a gitmek hayatını değiştirdi

Boğaziçi’nden mezun oluyorsunuz. Burada geçirdiğiniz son beş yıla dönüp baktığınızda ‘’İyi ki yapmışım’’  ve/veya  ‘’Keşke yapsaydım’’ dediğiniz neler var?

İyi ki yapmışım dediğim şeylerin başında değişim programıyla Boston Üniversitesi’ne gitmiş olmam geliyor sanırım, çünkü hayatımı tamamen değiştiren bir tecrübe oldu. Onun dışında, her ne kadar mühendislikten devam edeceğimi bilsem de Ekonomi bölümüyle yan dal programına devam ettiğim için çok memnunum. Bu program sayesinde oldukça keyif aldığım dersler aldım ve mühendislik dışında da kendime çok şey katmış oldum Boğaziçi’ndeyken.

Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine sayısız olanak sunduğu için “keşke yapsaydım” diyebileceğim şeyler bulmak hiç de zor olmuyor açıkçası. Bunların başında boş geçirdiğim her akşamı ya da hafta sonunu okuldaki bir etkinliğe katılarak değerlendirmiş olmak geliyor sanırım. Keşke her Çarşamba Albert Long Hall’daki klasik müzik konserlerine gitseydim diye geçiriyorum mesela bazen içimden. Ayrıca farklı bölümlerden daha çok ders almış olmak da isterdim Boğaziçi’nde. Özellikle psikoloji, sosyoloji ve felsefe bölümlerinden dersler almaktan oldukça keyifli alabilirdim diye düşünüyorum.

Söyleşi: Özgür Duygu Durgun, Yılmaz Yeniler

Fotoğraf: Kenan Özcan